on 15 Ekim 2012 Pazartesi



İlk olarak II. Meşrutiyet döneminde 1908 grevlerine karşı, yabancı sermaye göz önünde bulundurularak çıkartılan Ta’til-i Eşgal (Grev Kanunu) kanunuyla yasaklanan Türk sendikal hareketi, günümüzde yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanun tasarısı ile yeni bir boyuta taşınma aşamasındadır. AB müktesebatına ve onaylanan Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmelerine Türk sendikal ilişikleri mevzuatının uyumu sürecinde[1], 2821 sayılı Sendikalar Kanunu[2] ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmeleri, Grev ve Lokavt Kanunu[3], tek bir kanun altında birleştirilmektedir. Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanun tasarısı (eski adıyla Toplu İş ilişkileri Kanun tasarısı) kolaylaşan sendika üyeliği, sendika üye ve yöneticilerinin güvencelerinin arttırılması ve iş kollarının azaltılması, sendikaların yetki barajının düşürülmesi gibi, endüstriyel ilişkiler sistemimizin yapı taşlarını ilgilendiren yeni önlemler taşıması beklenilen bir yasa tasarısı olarak ortaya çıkmıştır.  İlk adıyla “Toplu İş İlişkileri Yasası” olarak adlandırılan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanun tasarısı, 13 Mart 2012 tarihli TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporu ışığında 24. Dönem 3. Yasama yılı başında 197 sıra sayısı ile TBMM Genel Kurulu gündeminde görüşülmeye başlanmıştır.
on 16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kural olarak yabancı işçilerin tabi olacakları Sosyal Güvenlik mevzuatının belirlenmesine yönelik kurallar lex Loci laboris prensibine göre belirlenir.[1] Bu prensibe göre uygulanacak mevzuat, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku olarak belirlenmiştir. Normal koşullar altında uluslararası sözleşmelerin ortak noktaları akit taraf ülkelerinden herhangi birinde çalışan diğer akit taraf vatandaşlarının, işyerlerinin veya kendilerinin ikamet ettikleri ülkelere bakılmaksızın,  istihdam edildikleri ülkenin mevzuatına tabi olmaları yönündedir. Diğer taraftan ikili veya çok uluslu anlaşmalar ile bu kurala istisnalar getirilmiştir. Bu istisnaların oluşumunda en önemli koşul ise bir akit tarafta istihdam edilen yabancının, diğer akit tarafta bulunan işyeri tarafından, istihdam edildiği ülkeye işvereni adına belli bir işi icra etmek üzere gönderilmesi şeklindedir.
Bu koşul ikili veya çoklu anlaşmalar gereğince zamansal kısıtlamalara tabidir.  Bu kısıtlamalar ışığı altında ülkemizde yabancıların sigortalılığı, ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesine taraf olan ülkelerin vatandaşı olan ve olmayan yabancı çalışanlar arasında farklılıklar göstermektedir.
on 3 Mart 2012 Cumartesi

Kıdem Tazminatlarının oluşturulacak bir fona devri şeklindeki reformlaşma, özellikle iş gücü piyasasının düzenlenmesinde bu yönde yapılan uluslararası uygulamalara paraleldir. Nitekim son günlerde Kıdem Tazminatı reformunun Avusturya modeline uygun olarak yasallaşabileceği fikri ivme kazanmıştır. Bunun en önemli nedeni ise, Avusturya sisteminin reformdan önceki yapısı itibariye ülkemizde uygulanan sisteme benzerliği ve reformdan sonraki sağlıklı işleyişi olarak nitelendirilebilir.  Bu yönde yapılan reformlaşma, işgücü piyasasındaki esnekliğin ve hareketliliğin arttırılması ve rekabete açık bir iş gücü piyasasının oluşturulmasını hedeflediğinden dolayı iş gücü piyasasını düzenleyici niteliktedir.  İşverenler tarafından gizli işçi maliyeti olarak gözlemlenen Kıdem Tazminatı, oluşturulacak yasa ile işverenlerin bu yönde, özellikle işten çıkışlardaki likidite problemlerine de bir çözüm sağlayarak, işçilerin Kıdem Tazminatlarını güvence altına almayı planlamaktadır. Her ne kadar Kıdem tazminatı, teorik olarak iş güvencesinin en önemli yapı taşlarından birisi olarak ele alınsa dahi, yüksek maliyetler nedeniyle işverenler tarafından işe alma ve işten çıkarma politikalarının belirlenmesinde, olmaması gereken öneme ve yere sahiptir. Aynı şekilde işçiler için kendilerine uygun olmayan, tatmin olmadıkları işlerde çalışmaları yönünde teşvikler sunan bir kurum olarak, yeni iş arayışlarının önünü kesebilmektedir. “FON” düşüncesi bu açıdan bakıldığında, anlamsal olarak ta Kıdem Tazminatı kurumuna güvence,  bağımsızlık ve işlevsellik getirmek için ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan yeni sisteme geçişte, işverenin omuzlarından alınarak Fona devredilen Kıdem Tazminatlarının güvence altına alınması yükümlülüğü, dolaylı olarak işçi aleyhine de uygulamada bazı tedirginlikler doğurmaktadır. Özellikle işçi sendikalarının paylaştığı bazı hassasiyetler işçilerin olası hak kayıplarıyla ilintilidir.
on 9 Şubat 2012 Perşembe

I- Gross Salary:

Gross Salary refers to amount of salary which is earned by employees according to Turkish Labor Law
Gross Salary = Net Salary + Total Deductions (Social Security Premium Employee's Share (including Unemployemnt Insurance) + Income Tax + Stamp Tax)
 



II- Net Salary:

It is the amount of salary actually received by the employees.
Net Salary = Gross Salary – Total Deductions